20 Ekim 2009 Salı

Koşulsuz Sevilmek

Küçüklüğümden beri evimizde ya kedi vardır ya köpek ya da kuş. Hepsinin huyu suyu ayrı, bakımı farklı ama verdiğin sevgi aynı. Bir kuşlarla çok fazla haşır neşir olamadım. Ele avuca sığmadığından mı? sıkıştırıp öpemediğimden mi bilmiyorum.
Hayvanları sevmeyen insanları sevmez derler ya hani. Bence,bir hayvanı anlamayan insanları hiç anlayamaz dense daha yerinde olurmuş.
Hayatını bir kediyle, köpekle paylaşarak karşındakinin gözüne bakıp ne düşündüğünü tahmin etmeyi, dile getiremediği neşesini, üzüntüsünü, sıkıntısını paylaşmayı öğrenirsin. İletişimin yalnızca uzun cümlelerden ibaret olmadığının farkına varırsın. Sezgileri o kadar kuvvetlidir ki üzüntünü de anlar, sinirli olduğunu da, mutluluğunu da. Destek olması gereken zamanı bilir, sessizdir ama yanında olduğunu hissettirir.

Bir kediyle paylaşıyorsan hayatını/evini kendi sınırlarınız olduğunu bilmelisin. Onu doyuruyor olman seni onun sahibi yapmaz. Hiçbir şeye zorlayamazsın onu. Sadece kendi canı istediğinde sevdirir, oynar, yanına gelir. Asla tam olarak sahip olamazsın ona canını sıkarsan biraz fazla üstüne gidersen kaçar senden. İtaatkar değildirler emir yağdırıp, gözünü korkutup istediklerini yaptırman mümkün değildir. Sana nasıl davranması gerektiğini bilir ama alışkanlıklarından asla vazgeçmez. Kendi başının çaresine bakmayı bilir, sen evden çıkarken ağlayıp sızlanmaz. Sen çıkar çıkmaz en sevdiği köşesine gidip kesitirir, kendi kendine oynar. Sen gelene kadar kendini hoş tutmayı bilir. Fazla kalabalıktan hoşlanmaz ama gelenine gidenine de karışmaz. Eve bir kaç kişi geldiğinde şöyle bir bakar kim var kim yok diye, ortamı beğenmediyse çeker gider yatağına. Seninle olan ilişkisinde mesafesini korur ama sevdiğini de hissettirir. Nankör olarak bilinirler ama aksine hayatını paylaştığı insanı bilir, sever, özler ve asla unutmazlar.

Bir köpekle paylaşıyorsan hayatını/evini aranızda sınırlar ya da mesafe yoktur. Onu doyuruyor olman ve sevgini vermen aranızdaki bütün sınırları yok eder. Eğitilebilir ve seni seviyor diye alışkanlıklarından vazgeçebilir. İtaatkardırlar. Kendisi istemese bile sen istiyorsun diye her şeyi yapabilir. Kendi alanı yoktur,evin her yerini kendi alanı olarak görebilir. Onunla ilgilenmediysen ya da onu kızdıracak bir şey yaptıysan ( onu sensiz bırakmak gibi ) sana inat bütün evi haklayabilir, öğrendiği şeyleri unutmuş numarası yapabilir. Üzülmene, mutsuz olmana dayanamaz. Sen ağlarken gözünün içine bakarak o da ağlar. Yalnızlıktan çok sensiz kalmaktan korkar. Asla başka birini koyamaz yerine. Sen onun için herkesten farklı ve yeri doldurulamazsın. Kara sevdaya tutulmuş gibi sever seni, hatta tapar! Canını acıtacak bir şey yapsan bile bunu sana karşı kullanmaz, sana kıyamaz. Kıskançtır, seni paylaşmak istemez ama senin için senin sevdiğine bile alışır. Bir köpekle hayatını/ evini paylaşıyorsan koşulsuz sevilmenin nasıl bir şey olduğunu çok iyi öğreneceksin ve asla ondan vazgeçemeyeceksin.

16 Ekim 2009 Cuma

Başka Biri Olacaksın

Başka biri olacaksın istemesen de

Tenine başka bir ten dokunduğunda

Gövden buluştuğunda başka bir gövdeyle

Başka bir nefesle karıştğında nefesin

Başka biri olacaksın istemesen de

Gece uykunda ya da gün ortasında

İrkileceksin apansız bir duyguyla

Bir uçurum kıyısında sendelemiş gibi

Başka biri olacaksın istemesen de

Bakışlarımın izini taşıyan giysilerin

Tüketecek ömürlerini birer birer

Değişecek yeri bir dolabın,pencerede bir çiçeğin

Başka biri olacaksın istemesen de

Dudaklarında benden sonraki bir çizgi

Tanımadığım bir ton gülüşünde

Ve artık beni unutmaya başlayan gözlerin

Sonra,sonra başka birisin

Ataol Behramoğlu

14 Ekim 2009 Çarşamba

Oysa Herkes Öldürür Sevdiğini


sakın
sakın tek bir kelime daha edeyim deme
sakın tek bir yalan daha söyleme
niye biliyor musun ?
çünkü inanırım
onca şeyden sonra şimdi tek bir cümle et
gözlerime bakıp beni sevdiğini söyle
gerçek olmadığını bal gibi bilirim
ama yine de sana inanırım
o yüzden tek bir an bile beni gerçekten sevdiysen sakın


oysa herkes öldürür sevdiğini
kulak verin bu dediklerime
kimi bir bakış ile yapar bunu
kimi dalkavukça sözlerle
korkaklar öpücük ile öldürür
yürekliler kılıç darbeleriyle
kimi gençken öldürür sevdiğini
kimi yaşlıyken
şehvetli ellerle boğar kimi
kimi altından ellerle
merhametli kişi bıçak kullanır
çünkü bıçakla ölen çabuk soğur
kimi yeterince sevmez
kimi fazla sever
kimi satar kimi de satın alır
kimi göz yaşı döker öldürürken
kimi kılı kıpırdamadan
çünkü herkes öldürür sevdiğini
ama herkes öldürdü diye ölmez

7 Ekim 2009 Çarşamba

Kahreden keder kısaca hayat

Göksel - Ağlamak Güzeldir





Ağlamak güzeldir
Süzülürken yaşlar gözünden
Sakın utanma









Ağlamak öfke delice nefret
Doruklarda aşk doyumsuz sevinç
Kahreden keder kısaca hayat
Ve nefesin ve nefesindir

Ağlamak senin kara dünyana
Hala sevdiğin ve hissettiğin
Tüm güzelliğin ve çirkinliğinle
Varolduğundur varolduğundur

Ağlamak şu gelip geçici dünyada
Herşeye rağmen varolmak demektir
Ağlamak yaşayan binlerce duygu
İnsanca güzel bişeydir

Yumuşacık sarı tüyleriyle soğuk kış gecelerimin vazgeçilmezi...
minik patileriyle burnuma yüzüme dokunur, sabaha kadar onu sevmem için uyutmazdı yakışıklı oğlum. Uykum gelene kadar o yumuşak tüyleri arasında elimi gezdirmekten şikayetçi olmazdım. Onun güven duyduğu kolların arasında mutluluktan çıkardığı mırıltılar uykumu getirir, bencilce uykuma yenik düşerdim. Şimdi olsa da o sıkılana kadar sevsem, mis kokusunu içime çeksem.
Onu kaybetmeden bir hafta öncesi farkettim bebeğimin nefes alışındaki garipliği. 07 Ağustos Cuma günü İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi'ne götürmek için sabah erkenden yola çıktım. Tekirdağ ile İstanbul arası arabayla 1-1,5 saat ve PAŞA'nın ilk yolculuğuydu. Yol onu çok sarsmış olacak ki daha hastaneye ulaşamadan fenalaştı, ağzından köpükler çıkarmaya başladı. Sakin olamıyor, soğukkanlı davranamıyordum. Hastaneye vardığımda iyice kötüleşmişti, 8 kişi onu hayata döndürmek için yaklaşık 3 saat boyunca başından ayrılmadılar. Ciğerleri su toplamış, oksijen tüpüyle nefes alıyor, minik damarından aldığı ilaçlarla hayatta kalmaya çalışıyordu. Onu yıkarken, tırnaklarını keserken hırçınlaşır elimden kurtulmak için tırnaklarını halıya geçirerek kaçmaya çalışırdı. Kimi zaman bu tırmıklardan ben de nasibimi alır, canımın acısı geçinceye kadar söylenir dururdum. Şimdi hayata tırnaklarını geçirip, yenilmemesini istiyordum. Yanından hiç ayrılmadım, orda olduğumu bilmesini, bizi bırakmamak için savaşmasını istiyordum. Dayanamadı bebeğim, suni teneffüs ile son kez miyav dedi ve bıraktı kendini
bıraktı beni, bıraktı bizi ...
Sarıldım bebeğime, son kez çektim kokusunu içime,annem görmesin diye götüremedim Tekirdağ'a, ellerimle verdim toprağa
Dinmedi gözyaşlarım, gitmedi yüreğimin acısı
Şimdi pişmanım, keşke diyorum hep
keşke daha çok sevseydim
hep keşke, keşke
Haykırsam neye yarar ki şimdi
bıraktı beni, bizi
Şimdi annesi Ece'ye her baktığımda, onu görüyorum.
Onu da kaybetmekten korkuyorum.
Söz geçiremiyorum kendime, ağlıyorum utanmadan ağlıyorum. Oğlumu özlüyor ağlıyorum, kızımı kaybetmekten korktuğum için ağlıyorum.