Telefonun alarmı çaldı, artık kalkma vakti geldi. Oysaki ben yatalı daha bir saat olmuştu. Böyle tatile mi gidilir saat sabahın 4 ü diye söylene söylene kalktım. Makyaj falan yapacak halim yoktu, üstüme rahat bir şeyler geçirip, saçımı dağınık bir şekilde toplayıp taksinin gelmesini bekledim. Sadece Boğaz köprüsünün ayağını gören penceremi açıp, temiz havayı içime çektim. Henüz gün ağarmamış, sokak sessiz ve karanlık. Yaygaracı İstanbul bile uyuyor ben ayaktayım deyip geçtim içeri. Nihayet taksi geldi, bu sakinliğine alışık olmadığım yollarda süzülerek vardık havaalanına. Kapalı alanlarda sigaranın yasaklanması yüzünden ayazda titreyerek içtim sigaramı. 6.40 da olan uçağımıza yetişemeyeceğimizi söyleyen ve sabah sabah beynimi yiyen suratsız ama bi o kadar da şeker olan bal tatlısı sevgilinin koluna girip girdim içeri.
Ve işte Antalya'dayız ama çile bitmedi. Uçak biletlerimizi ETS den almadığımız için otele aktarmamız yok. Havaş'a gittik 10dk'lık yola kişi başı 10 TL vererek Antalya Merkeze vardık. Burdan otobüse binip Belek'e , Belek'ten de taksiye binip otele ulaşmamız gerekiyor. Havaş kalabalıktı bu yüzden sevgiliyle ayrı oturmak zorunda kaldık, yanımda oturan bayana Antalya'lı olup olmadığını sordum, sonra başladı muhabbet zaten. O da istanbul'dan Kongre için gelmiş. Hekimmiş kendisi. Neyse aynı yere gittiğimizi öğrendim. Havaştan indikten sonra taksiye bizi Belek'e ne kadara götüreceğini sorduk. Cevap:85YTL. Teşekkür edip otobüsün kalktığı durağa gittik. Havaş'ta sohbet ettiğim bayanın yanına oturup, otobüsü beklerken çene çalıp çay içtik. Taksi şöförü geldi 60 YTL'ye götürebileceğini söyledi. Yanımızdaki bayana uyar mı dedim. Bana uyar, hatta süper olur dedi. Bir anda sevindirik olup doluştuk arabaya. Otele vardık, saat daha 09.30. Otel ETS'nin oteli olduğu için kapının girişinde ETS'nin elemanları karşıladı. Kayıt için bilgilerimizi verdik ve tam tahmin ettiğimiz gibi sanki otelin bütün odaları doluymuş gibi saat 12.00 de odaların boşaltıldığını, 13.00 13.30 gibi odalara yerleşebileceğimizi bu zamana kadar her şeyden yararlanabileceğimizi, gidip kahvaltı etmemizi hatta tuvalette üstümüzü değiştirebileceğimizi söylediler. Gidip kahvaltı ettik ve üstümüzü değiştirmek üzere tekrar lobiye çıktık. Uykum var bayıldım bayılacağım. Sevgili ETS'yle konuşmak yerine resepsiyona yöneldi. Erdal Bey iki dk da odamızı ayarladı hatta otelin hangi bölümünde, hangi bungalovlarda konaklamak istediğimizi bile sordu.
Yerleşip, biraz uyuduk. Sonra kalkıp gözleme yedik, oteli gezdik. Her şey dahil konsepti kapsamında hizmet veren otelde biri ücretli (Teppanyaki a la carte restoran) 8 A la carte restoran mevcut. Restoranlar; Balık a la carte restoran, Fransız a la carte restoran, Kebabistan a la carte restoran, Meksika a la carte restoran, Rum a la carte restoran, Çin a la carte restoran, İtalyan a la carte restoran. Tatiliniz boyunca Sabah 09.00 - 12.00 arası rezervasyon yaptırarak bu A la carte restoranlardan 1'er kez yararlanabiliyorsunuz. Ayrıca yine 1 kez yararlanabildiğiniz köy kahvaltısı yapma şansınız var. Biz İtalyan'a, Meksika'ya, Rum Tavernasına ve köy kahvaltısına gittik. Hepsi birbirinden güzeldi. Özellikle Rum tavernasında çok eğlendik, müzikler, mezeler müthişti. Meksika restoranında yemekler benim yiyebileceğim gibi değildi acısı azaltılmış olmasına rağmen yandım. Aç kalmama rağmen kızarmış dondurması, tekilası ve acıbadem likörlü özel kahvesi için tekrar giderim. İtalyan Restoranı bizim favorimiz olduğu için ona her tatile gittiğimizde uğrarız. İtalyanların o kadar şey yediklerini sanmıyorum :) Köy kahvaltısı ise dillere destan. Yanınızda semaveriniz önünüzde peynirler, yumurta, bal, reçel yok yoktu. Otelin ana restoranınında yemekleri lezzetli ve kaliteliydi. Otelde 24 saat yerli ve yabancı içeçekler, gözleme, dondurma ve yiyecek bulabiliyorsunuz. Tesiste 6 adet su kaydırağı, 4 açık havuz ve 1 kapalı havuz mevcut. Ana havuz oldukça büyük. Ana havuzun kenarından suyun içinde yürüyerek bir ucundan diğerine gidebileceğiniz bir yol yapmışlar. Sağlığa zararlı olduğunu düşünerek buna kızan çok insan olsa da havuzların değerleri görevliler tarafından gün boyu takip ediliyor. Bana göre çok şık ve ince düşünülmüş.
5 gece 6 gün kaldık. Bu mevsimde çok ucuz oluyor, sezonda bu otelin gecelik fiyatı 250 YTL. Bize gecesi 65 YTL'ye falan geldi sanırım. Yol parası otelden pahalı, uçak biletlerimizi ETS'den almadık kendimiz aldık. Neredeyse ETS'nin söylediği fiyatın yarısına bulduk biletlerimizi. Şansımıza hava da çok güzeldi havuza, denize girebildik, bol bol güneşlendik, kapkara olduk, yedik, içtik, tenis oynadık, deniz bisikletine, kanoya bindik. Ama her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bunun da sonu geldi. Bugün pazartesi iş başı yaptım. Sevgiliyle konuştuk benimle dalga geçiyor, kahvaltıdan sonra tenis oynayalım sonra güneşlenirsin diyor. 24 derece olan Antalya'dan, sıcaklığı 8 derece olan patırtıcı İstanbul'a döndüm halimi siz düşünün diyeceğim ama yok yok soğukta olsa, gürültücü, patırtıcı da olsaİstanbulum gibisi yok. Otelde yaşamak güzel de İstanbul'u bırakıp Antalya'da yaşadığımı düşünemiyorum.